Hakkımda

Fotoğrafım
Akıllı geçinen bir deli, ya da deliliğe vuran bir akıllı...İşte orası tam bir muamma olan şahsına munhasır bir kişiliğim esasında....

13 Eylül 2009 Pazar

PATAVATSIZLIĞIN ADI 'DÜRÜSTLÜK' OLMUŞ,VAY HALİMİZE!...


Dürüstlük,gerçeği söylemektir evet! Ancak dürüst olacağım derdine düşüp de PATAVATSIZLIK yapmanın anlamı nedir hiç bilmem!

Bu da yeni moda oldu artık...Biriyle tanıştırılırsın,birkaç görüşürsün konuşursun...Şu başka trend 'elektrik' olayı vardır ya hani,alırsın almazsın...Alırsan,yola devam edersin tamamdır.Amaaaaaaaa oldu da alamadın diyelim,zorla değil ya normaldir...Bunu nazik bir dille,kırmadan,acıtmadan, olması gerektiği gibi anlatmak başkadır -ki dürüstlük budur- tabir-i caizse langur lungur düşüncesizce anlatmak başkadır (patavatsızlıkdır)...Olur da sormaya kalkarsan ne yaptığını,vicdanı rahat etsin diye buna 'DÜRÜSTLÜK' diyecektir elbet...Artık kimse kimseyi yemesin beyler bayanlar!!!Kimse APTAL değil!...Sen ilgini eksik etme,hayal kurdurmak için bir dolu zemin hazırla,ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam modlarına gir sonra da 'elektrik alamadım,bundan sonra da alır mıyım bilemem' durumlarına düş!Yok yaa...

Pardon da önce bir sor bakalım değil mi,karşındaki ne hissediyor...Kimse ilk etapta aşkından ölmüyor ya kimsenin,hele ki bu zamanda!..Elektrik alamadığın insana 2. buluşmayı teklif edemezsin,etmemelisin...Öyle kibar adam rollerine bürünüp yanında çiçekler getiremezsin,getirmemelisin...Elektrik almadıysan bunu langur lungur söyleyemezsin,söylememelisin...EĞER BUNLARI YAPIYORSAN 'BEN DÜRÜSTÜM' DİYEMEZSİN!!!

Ya tamam,aşkı hafife aldınız bir şey demedik...Sevgiyi kaale almadınız,yine ses çıkarmadık...AMA ARTIK İNSAN OLMANIN GEREKTİRDİĞİ DEĞERLERE EL SÜRMEYİN YAA...NERDE SAYGI,GÜVEN,DÜRÜSTLÜK??? BUNLAR ÇOK BÜYÜK ERDEMLER,KAYIP GİBİ GÖRMÜYORSUNUZ AMA KENDİNİZDEN YİYİYORSUNUZ EY İNSANLAR!...

Ayıptır,yazıktır...

Değmeyin benim, sizin için önemsiz olan, değerlerime...HERŞEYE RAĞMEN UYMAYACAĞIM SİZE!...

GECE GECE...

Şu geceleri çok severim...Herkes yatar,etraf sessizleşir,kalırsın kendinle başbaşa...

Şu an saat sabahın 3'ü mesela...Ben evimde değilim şu anda,kaldığım yerdeki ev halkı çoktaaannn uyudu bile.Ramazan münasebetiyle yaklaşık yarım saat sonra davulculuk yapıp dikeceğim herkesi ayağa...Sağ tarafımda açık olan cam dışardan geçen tek tük arabaların sesini duymamı sağlıyor,ama içeri giren soğuktan ayaklarım buz kesmiş durumda :) Zerre uykum yok ve bu durum evdekilerin şaşkınlığa düşmesine neden oldu hihihihi :))) Daha miniminnacık bir bebekken sevmemeye başlamışım bu gece uykusunu,annem beni ayağında sallamaktan bitap düşermiş de ben cin gibi bakınırmışım etrafa...Bu durumu her daim söyler hatta :))

Kendimi en huzurlu hissettiğim zamandır gece...Kendi başıma kalabildiğim belki de tek zamandır...Ruhunu özgür bırakabilirsin mesela...Pencerenden sokağa baktığında gündüzün o yorucu kalabalığı yoktur,hayallerinin ennn özgür zamanıdır işte...Çıkarırsın kendini dışarı,dolaşırsın o boş sokaklarda...Eğer canın isterse fona bir müzik koyarsın ve eşlik ettirirsin sokaktaki sana.En sakin düşünebildiğin,sadece kendini dinlediğin zaman gecedir...İnce bir çizgide seyredersin,bi tarafı seni hayalperestliğe,diğer tarafı ise melankoliye düşürür seni.Ustasıysan işinin, canbazı oluverirsin düşünce sirkinin.Gizemi en çekici yanıdır ayrıca.Kimisini korkuya iter,kimisini paranoyak eder.Ama sen geceye inat aklı selim durursan en hakiki dostunun gece olduğunu anlarsın...

Ben severim geceyi,dedim ya huzur bulurum gece olunca.Yeni günün umuduyla dolar içim,bu ayrıca bir huzur katar bana.Sanılmasın ki kendimi dinleyip dertleniyorum gece vakitleri..I ıh tam tersi,ben en çok geceleri mutlu oluyorum.Ben, benle olmayı seviyorum sanırım.Biraz önce sıraladığım tüm delilikleri (Biliyorum çoğunuz manyak bu kız zaar dediniz,ama bir rivayete göre hakikatten deliymişim :)) ) yaparım,özgür bırakırım ruhumu,hayallerimi dilediğimce şekillendiririm.Adı üstündedir,hayaldir.Benim için geceleri daha bir anlamlıdır bu hayal işi.Katran karasıymış,olmaz olasıymış...Şarkılara aldanıp melankolik olacak bir zaman değildir gece,DİLİNDEN ANLAMAYI BİLİP KENDİ DİLİNİ ÖĞRETTİĞİN SÜRECE TABİİ ;)

Şimdi sorarım size,bunca güzellikleri gündüz yaşayamayacağımı bilerek neden (eğer şartlar müsaitse) geceyi uyku ile harcayayım ki?

YA SEVİYORUM BEN BU GECELERİ...Herkese aynı dili konuşabildiği geceler ;)

10 Eylül 2009 Perşembe

EŞEK HOŞAFTAN NE ANLAR?!...

EŞEK:

Kulakları uzun, yelesi dik ve kısa tüylü, kuyruğu kısa, ince püsküllüdür. Ömrü: 60-100 yıl.

Tek parmaklılar (Perissodactyla) takımının, atgiller (Equidae) ailesinden bir memeli türü. İRİ KAFALI, uzun kulaklı, genellikle gri tüylüdür. “Merkep” de denir. Geviş getirmez. YABANİ VE EVCİL OLARAK YAŞAR... Uzun kulakları, kısa dik kıllı yelesi, seyrek püskülü, kısa kuyruğu ile attan ayrılır. BİNEK HAYVANI, YÜK VE EŞYA NAKLİ HİZMETLERİNE GAYET ELVERİŞLİ, kanaatkar, sabırlı ve tahamüllü bir hayvandır. Attan çok önce insanoğlunun hizmetinde kullanıldıkları sanılmaktadır.

At satın alıp besleyemeyen köylü ve fakirler, merkep ile işlerini görürler. Merzifon’da, Kıbrıs’ta, Mısır’da ve İspanya’da eşek besiciliği eskiden beri yaygındır.DAR VE KAYPAK YOLLARDA VE HATTA UÇURUM KENARLARINDA GAYET RAHAT VE EMNİYETLE YÜRÜR.Yabaniler, on beş başlık sürüler halinde suya yakın step ve çöllük arazilerde dolaşır ve hızlı koşarlar. EŞEK AZ YEM İLE YETİNİR,OT,YAPRAK vs. GİBİ HER TÜRLÜ BESİNİ YER. Temiz ve berrak olmayan suyu içmez. Derisi parşomen kağıdı imalinde kullanılır.

BELLİ BİR ÜREME MEVSİMİ YOKTUR...

HOŞAF:

Hoşaf, taze meyvelerin şekerli su ile kaynatılması şeklinde hazırlanan bir tatlı türüdür. Kurutulmuş meyve ile yapılanına hoşaf denir. Hoşaf kelimesi "hoş" ve arapçada su anlamına gelen "ab" kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur."hoş su" anlamına gelmektedir..YANİ İNSANİ BİR YİYECEKTİR...

Şimdiiiiii,gelelim alakasına...Efendim,yukarıda özelliklerini saydığım otçul hayvanın önüne yine yukarıda bahsettiğim insan için tadına doyulmayan enfes yiyecek hoşafı koyarsanız eşek size tabir-i caizse BÖN BÖN bakar...Niye? Çünkü EŞEK sabit bir bakış açısına sahip olduğundan önündeki nimeti yiyecekten saymaz.Ya döker ya da başını çevirip gider.E suç hoşafın değerini anlamayan EŞEKTE midir sizce,yoksa onun EŞEK olduğunu bile bile o hoşafı önüne koyan SAF İNSANDA mıdır?

Sen ona insan gibi davrandığında o bunu algılayamaz ki hoşafı içmeye kalksın.Ona EŞEK olduğunu unutmadan,hakettiği gibi davranınca değerini bildiğin için böbür böbür dolanacak..Ama bilmeyecek ki sen onun için çoktaaannnn 'NE HALİ VARSA GÖRSÜN BEE! HOŞAF ONUN NEYİNE? ALIŞMIŞ O, OT YEMEYE YESİN DURSUN OTUNU DOYA DOYA.' demişsin...

Velhasıl-ı kelam,EŞEĞE hoşaf yedirmeye çalışmak bir hayli zor bir durumdur...He belki çok zorlanınca yer,eğitilince...Ama onda da suyunu içer,tanelerini bırakır...Netice itibariyle ANLAMAZ! Bırakacaksın, EŞEK alışmış olduğu OTu yesin...Gidip HOŞAFı anlayana yedireceksin...Ne yorulacaksın yedirmek için ne de üzüleceksin 'neden yemiyor' diyerek.

SADECE EŞEK VE HOŞAFTAN BAHSETTİK DEĞİL Mİ? :) Bence de...

6 Eylül 2009 Pazar

Geçmişe Bir Teşekkür...


Biliyorum bu yazımı hiç bilmeyeceksin,okuyamayacaksın...Ama eminim bir şekilde duysaydın bu seni çok mutlu ederdi...

Hayatımda ciddi bir süre yer etmiştin zamanında...Gençliğimin en önemli yıllarıydı...Belki sana haksızlıktı,belki bana haksızlıktı işte vardı bir yerde haksız bir durum...İçimin acıdığı,ömrümün tükendiğini hissettiğim zamanlarım oldu çoğu kez...Belki beklentileri sokarak ben zarar verdim,belki pasif davranarak sen,bilmiyorum.Ama bir BİZ vardı evvel zaman içinde...

Sevildiğimi bu denli hissetmedim ben,evet değer vermek konusunda çok başarılı değildin ama SEVİLDİĞİMDEN emindim...Bu konuda hiçbir zaman şüpheye düşmedim.1 kere olsun ALDATTI MI ACABA diye düşünmedim,düşündürmedin...AMACI BENLE GÖNÜL EĞLENDİRMEK Mİ ACABA da demedim hiç seninleyken,dedirtmedin...HUZUR vardı seninle yalan yok!İçimi ne kadar acıtsan da,uykusuz gecelere mahkum etsen de,sevgimin tükenmesine göz yumsan da,değerli olduğumu hiç hissettirmesen de,sonunda sana AH edecek kadar kızgın ve kırgın bitip gitsen de GÜVEN konusunda hiçbir zaman sorun yaşamadım seninle...Evet,şimdikilerde olmayan bir şey vardı sende,MASUMDUN SEN!Bütün yaşattıkların çocukluğundandı belki,ya da biz büyüdükçe farklılaşan beklentilerimizdendi yaşanan olumsuzluklar...Sadece şu sebepten bitti diyebileceğim tek bir noktan yoktu senin.

Şimdikiler öyle mi ya?Hiç aklıma gelmezdi yıllar sonra dönüp geriye bakıp da VAY BE, YA ŞANSLIYMIŞIM GALİBA diyeceğim...Ne olursa olsun ALDATILMAK nedir bilmedim seninle,bu konuda ACABAya düşürmedin beni sen.Eminim ömür paylaşmak için yürüseydik aynı yolda hiçbir zaman da bu kuşkuyla yormayacaktım beynimi,kalbimi...Güveniyordum ben sana çünkü,MEĞER NE KADAR ÖNEMLİYMİŞ BU DENLİ GÜVEN DUYMAK BİRİNE!!!

Sakın duyup bilsen de bu yazımı sanma ki seni özledim,sanma ki bir yerlerde varsın...İçimde bir daha yeşermen mümkün değil artık,SEVGİM BİTTİ benim gelmez ki geri...Sen her ne kadar beni ömrünün sonuna kadar seveceğini söylesen de (ben bunun böyle olacağını bilsem de) benim böyle bir düşüncede olmam mümkün değil!!!

E bütün bunları neden mi yazdım?O masumluğu bir daha kimsede bulamayacağımı anladığım için,bu denli şartsız kimseye güvenemeyeceğimi hissettiğim için,senden daha iyisini bulacağıma eminim ama sende olan o SADAKATi başka kimsede göreceğimi düşünmediğim için,aslında yozlaşan dünyada geçmişte de olsa bu güveni bana yaşattığın için,SADECE TEŞEKKÜR İÇİN!...

Teşekkürler çocukluk arkadaşım,18-24 yaş aralığım,mazim,beni olgunlaştıran ESKİ hem de ÇOOOOOKKK ESKİ sevgilim...

3 Eylül 2009 Perşembe

Deve İle Diken Hikayesi





Hikaye çok bilindik...DEVE İLE DİKEN HİKAYESİ...



O deve ki her dokunduğunda dikenin yüzüne batacağını bile bile gider yine de yanına o çiçeğin...HAZ duyar bu acıdan,vazgeçilmez kılar o çiçeği kendi içinde...Halbuki bir baksa birçok güzel ve zararsız çiçek vardır etrafta,ama hiçbiri onda bir iz bırakmaya yetmez...ACI VERMEK İZ BIRAKMAKTIR,ACI DUYAN ACI VERENİ BU NEDENLE SEVER...



İnsanoğlu bu hikayeyi daha da ağır yaşar...Sadece bu acıyı sevmek değildir olay,sadece izinin kalmışlığından gitmez kendine acı verenin peşinden...HIRS girer işin içine,EGO girer,İNTİKAM DUYGUSU girer...Bu duygular öyle ağırdır, öyle karartır ki insanın gözünü bu uğurda yapılan herşey mübah gelir kişiye...



Bitip gittikten sonra atılır tutulur gidenin ardından...Unutulur onunla yaşanan nice güzellikler,hüzünde bile alınan dersler...Gözlerinin içine bakarak 'SEVDİĞİM' dediğin insan bir nevi kanlın oluverir birden.Reddedersin hala sevdiğini,inadına UNUTTUM dersin.Halbuki o kalp öyle kırgındır ki sevgi o kırıklar altında kalmıştır.Bir de üzerine biraz önce sıraladığım hırs,ego,intikam gibi duygular oturunca hiç kaldırıp bakamazsın o enkazın altına.Kalbin o tarafı için için yanarken ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKER mantığını kendince yorumlayıp o enkazın üzerine yapı kurmaya kalkarsın.Alttakinin inadına daha hızlı çıkar,daha emin gibi görünen adımlarla ilerletirsin o yapıyı.Belki de kurduğun hayaldir karşındaki,o denli eksiksizdir.Ama zemin temizlenmeden yapıldığından o yapı maalesef fazla dayanamaz,yıkılır.Bu yapıyı yıkan da üzerine yapı inşaa etmek istediğin,alt edemediğin o kötü duygulardır.Bir yerde GEÇMİŞ ACISI,UNUTAMAMAKTIR...İçini acıtan eski yaralar olunca yenisi yara etkisi yapmaz sende,doğal olarak ardına bakmazsın bile...İŞTE ŞİMDİ ÇİVİYİ SÖKMEK UĞRUNA HEBA ETTİĞİN ÇİVİ İÇİN UNUTULMAZSINDIR!Bir başka gönül senin acınla,seni acıtan için hissettiğini hisseder sana karşı...BU NE BİÇİM BİR KISIR DÖNGÜDÜR DEĞİL Mİ?...



HAKSIZLIK ortalarda kol gezerken görmezsin...Ya da yalnızca sana yapıldığında görünür kılarsın onu,başkasına yaptığında türlü anlamlarla maske takarsın adeta ve görmezsin aslen haksızlık olduğunu...



Ve günün birinde uğruna üzdüğün,üzüldüğün,kırdığın,kırıldığın,çeşitli intikam planları kurduğun,arkasından atıp tuttuğun kişi, bir şekilde çıkınca karşına başka şeyler için yapamadığın SÜNGER ÇEKME olayını o kişiye karşı yaparsın...Kendine verdiğin sözleri anında unutursun,taa ki karşındaki aynı şeyleri yaşatıp hatırlatana kadar...Sonra da oturup ardına bakmadan gittiğin insanı DEĞERLİ kılarsın içinde,ya da hakettiği değerin farkına varırsın...Hooop dönersin gerisin geriye kırdığın kalbe,bir dolu sözler yeminler eder ya kandırır ya kandıramazsın ve sonunda kısır döngü böyle devam edip durur...



Ya bu kısır döngünün parçası olmayı reddeden ya da parçası olup hayıflanan ve hırs,intikam,ego gibi duygulara esir olan biri olur insan...Sonucunda reddedenler mutlu,esir olanlar yorgun,kırık,mutsuz insanlar olarak ayrılır hayatta...



Gönlü gün edeni sevmeyi,üzene 'sen bilirsin' demeyi,başkasının acısını bir başkasından çıkarmamayı öğrenmeli,bir yerde MUTLU OLMAYI bilmeli insan!...



Bilinçli günler dilerim...



Yazan: AFRODIT-S

Evlenmek Gerek




Yaşı bana yakın (az küçük ve büyük) ve bekar olan arkadaşlar eminim anlayacaklardır beni...



Nedendir bilmem 2 sene öncesinden bugüne kadar büyüklerimden 'evlilik zamanı' ana fikirli cümlelere kimi zaman beceriksizlikle suçlamalara maruz kalıyorum...Nedenmiş evlenmiyor muşum?Yok efendim bu yaşa gelmişim hayır daha vakti varmışmış da hani şu sıralar en azından parmağımda bir yüzük olmalıymış...E kimi benim yaşımdayken nişanlıymış,kimi evliymiş,kimi 1. kimi 2. çocuğuna hamileymiş veya doğurmuşmuş...



Nedir bu 'EVLENMELİSİN' baskısı bilmem...Kim istemez sevdiği,sevildiği bir insanla bir ömür geçirmeyi?Ona sarılarak uyumayı,en zor ve en mutlu zamanlarında tutacak destek alacak sıcak bir el bulmayı?Onun için özel birşeyler yapmayı?Akşam olup eve gelince kapıyı açar açmaz o özel insanın kokusunu duyup içinden 'şükürler olsun Rabbim sana,onu yanımda var ettiğin için' demeyi?Düşecek gibi olduğunda kolundan tutup kaldıracak birinin olmasını?Dünyaya bir 'can' getirmeyi ve o cana canın kadar sevdiğin insanla bir hayat kurma gailesi içine girmeyi?Ve bunlar gibi aklıma gelmeyen nice hoşlukları onunla yaşamayı???



Ama gelin görün ki sadece istemekle bitmiyor bu mevzu...İstekse evet,bunları bende istiyorum belki ama yetmiyor ki işte! EVLİLİK dedikleri o en yüce kurum için (en başta kısmetinde varsa tabii) önce doğru insanı bulacaksın,onun doğru olup olmadığını anlamak için (ki hiç anlaşılmaz ya,sadece sanarız) belli bir emek vereceksin,tamamdır dediğinde onun da tamam demesi gerekecek...Yer,zaman,fırsatlar el veriyorsa şayet o zaman gelecek için plan yapmaya başlayacaksın vs. vs. vs....Büyüklerimize göre kolay bu,onlar bulmuşlar ya ŞIP diye,biz de bulmalıyız(mışız)...



İyi de o sizin zamanınızdaydı işte,şimdi öyle değil ki durum! Kimse kimsenin 'EN ÖZEL'i olmak istemiyor şimdi...Ya o özellikleri taşımıyor ya da ÖZEL olmak ona ağır geliyor...Sakın yanlış anlamayın cinsiyet ayırımı yapmıyorum!!!Özel olmak,sorumlu olma demek...Sorumlu olmak şimdikilere göre SORUNLU OLMAK demek çünkü...Bir bakıyorsunuz herkes herkesi seviyor,bir bakıyorsunuz herkesin kafası karışık,bir bakıyorsunuz sonucunda herkes yalnız...Peki yalnız olmak onlar için dert mi?Hayır!Çünkü yalnızlık anlayışı değişti...Eskiler yalnızlığı geniş bir boyutta düşünüyormuş,şimdikiler ise anlık bakıyorlar olaya...Eğer dışarı çıktığında yanında birkaç arkadaşın varsa (sanki hiç gitmeyeceklermiş gibi),derdini dinleyecek büyüklerin hayattaysa (sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi),e bide tenine ve azıcık da kalbine uyan biri varsa hayatında 'sevgili' diyebileceğin,tamam!Bak yalnız değilsin,günümüz insanına göre tabii...Eskiler içinse bunlar tamamıyle gelip geçici şeyler olmuş hep...Onlar 'CAN YOLDAŞI,HAYAT ARKADAŞI,YERİ GELDİĞİNDE ABİ-ABLA,ANA-BABA,EN YAKIN ARKADAŞ-DOST OLABİLECEK BİRİ' ni aramışlar ve o zamanlarda herkes böyle düşündüğü için de bulabilmişler kolaylıkla...



Benim büyüklere anlatamadığım da bu zaten...Belki hala eskiler gibi düşünüyoruz ama kimse böyle düşünmüyor gibi geldiğinden bizlere, cesaret edip adım atamıyoruz...Yola çıktık mı aynı kişiyle ölüme kadar gitmeyi hedefliyoruz ama kimsenin hedefi bu değilmiş gibi düşünüp zamanla belki de biz de o düşünceden uzaklaşıp 'GÖRÜNÜRDE MUTLU YALNIZ İNSANLAR' sıfatına bürünüyoruz...ANLIK YAŞIYORUZ DOSTLAR,HEP BU YAŞTA KALACAKMIŞ GİBİ SÜRDÜRÜYORUZ HAYATI...



Hal böyle olunca kimse 'EVLİLİK' olayına yaklaşmıyor işte...Aslına bakarsanız evlilik için gerekli sorumluluk,güven,anlayış,saygı tek taraflı olacaksa ben de evlenmeyeyim daha iyi diyorum artık...Ama maalesef büyüklerimize bunun yarısını söyleyince başlıyorlar aynı şeyleri sıralamaya...



Anlayın artık lütfen büyüklerim bana MANTIK SOSLU,GÜVEN SUYUNA YATIRILMIŞ, SAYGI VE ANLAYIŞLA HARMANLANMIŞ BİR AŞK LAZIM...Bulursam amenna,ama bulamazsam şu baskılara bir son verin lütfen!Yazıma çok beğendiğim bir Nil şarkısıyla son veriyorum canlar...Herkesin gönlüne göre versin Allah,hadi bana eyvallah :P :)))



Yaşım geldi,


Annem dedi.


Onun gibi,evlenmek gerek


Aman gün almasın,otuzundan


Bitane bulunsun aynı babasından



Anne benim koşmam gerek


İstemiyorum pilav yapmak


Sana birde torun gerek


İstemiyorum çocuk bakmak



Anne ben aşka inanmam


Önce aşık olmam gerek


Göz yaşlarıyla sulanmam


Evlilik benim solmam demek



Şimdi benle kimler evlenmek ister?


Canım hem yuva kurmak hem de eğlenmek ister



Yaşım geldi,


Annem dedi.


Onun gibi evlenmek gerek


'Nil ne olacak senin bu halin?


Bir yuvan olmayacak


Sadece kendin...'



Not: Bu arada benle akran evli arkadaşlarım son söz size...Aynı baskıyı sizden de görüyorum şu sıralar,NE DİYEYİM SİZİN KADAR ŞANSLI DEĞİLİM DEMEK Kİ :s...

Ben mi??

Ben mi???

Sonbaharı seven bir ilkbaharım ben...Her ne kadar dökülse de yapraklarım,üzerimdeki kara bulutlar yağmur getirse de başıma,deli gibi esen rüzgar dağıtsa da tüm düzenlerimi,güneşim erken batmaya başlasa da,ardından kış geleceğini bilsem de ilkbahar umudu vardır hep içimde...Bilirim ben dökülen yaprakların yerine daha güzellerinin çıkacağını,aslında bu nedenle döküldüklerini...Yağan yağmurun üzerimdeki ölü toprağını atmaya yaradığını...Şiddetli esen rüzgarın aslında gereksiz düşüncelerden arındırdığını...Güneş her ne kadar güzel olsa da tehlikelidir ya,bilirim güneşin erken batmasının vücuduma yapacağı nadas etkisini...Gelecek kışın aslında bana direnç kazandırdığını...

Evet ben bir ilkbaharım,her kışın ardından yeniden yeşillenen,iç ısıtan,umut dolu...

Kimi zaman ASİ nehriyim,tam terse akarım benim için doğru olduğunu biliyorsam o şekli seçerim akmak için...

Kişisine göre bitter ya da sütlü çikolata olabilirim,belki de lezzete lezzet katan fıstıklısından...Sonuç tektir,güzel bir tattır geriye kalan ama yerken acı da olabilirm tatlı da...

Başkasına 10 numara bir terzi ama iş kendime gelince iğneye ip geçirmekten aciz sıradan biriyim ben...

Önyargılılara göre zamane,beni çok iyi tanıyanlara göre dünyada bir tane...Yani dışı yeşil türbe içi estağfurullah tövbeyim ben...

Arada gözlüklerimi temizlemeye veririm,gördüğüm renksiz dünyadaki tozlar batar gözüme...Gözlüğümü taktığımda yine toz pembedir herşey bana göre...Ama yine de arada altından ya da üstünden bakabilen bir POLYANNA'yımdır da...

Dostlarımın mantık sesi,Güzin ablasıyım...Kimi zaman da çok güvendiğim 6. hissimle tabir-i cazise falcı bacılarıyım :)

Güneş burcuna göre YAY,ay burcuna göre OĞLAK,baba tarafıma göre ARNAVUT olmamdan olsa gerek doğuştan bir DAMARım,tuttu mu geri dönüşüm mümkün olmaz!...

Bütün bunlarla birlikte yaşayarak görülmesi gereken nice iyi ve kötü özelliğimle,isim anneliğimi TÜTÜ ve KYBELE F'nin yapmış olduğu bir AFRODIT S 'im ben... :))))